IN MY OPINION >>
Fotoğrafçılara önerilen bir garip model sözleşmesi

KEMAL CENGİZKAN


Genel tanım olarak sözleşmeler iki taraf arasında yapılan ve tarafların yetkilerini, sorumluluklarını ve haklarını belirleyen yazılı dökümanlardır. Tanım gereği iki taraf söz konusudur, iki tarafın hakları ve sorumlulukları söz konusudur. Her ne kadar tanım buysa da genellikle hakim olan taraf  kendi haklarını, yetkilerini vs. koruyacak hükümleri sözleşmeye koyarak ‘öteki’ tarafı bağlamaya çalışır. En basitindan bir kira sözleşmesine
göz attığınızda ev sahibinin nasıl kollandığını görürsünüz. Ama gene de sözleşmenin
suyu çıkmasın diye ‘öteki’ taraf olan kiracıdan da bahsedilir. Şu koşullarda ev
sahibi kiracıyı evden çıkarır, diye ev sahibinin hakkı belirtilirken; şu koşullarda
kiracı evi terkeder diyerek güya eşitlik ilkesi sağlanır. Sonuçta kaybeden hep
kiracıdır. Mülkün temeli adalettir tabii, böyle adaletin sözleşmesi de böyledir.
İşveren-işçi sözleşmelerine de bir bakın, durum aynıdır.
 
İnsan fotoğrafı çeken fotoğrafçılarla (belgesel fotoğrafçılar) konuları arasında dürüstlüğe dayalı bir ilişki olması şartsa da bunun yazılı olması gerektiğine inananlar da var. Şükürler olsun ki onlar için böyle bir sözleşme piyasaya çıkmış bulunuyor. Bu sözleşme ‘Model Sözleşmesi’ adını taşıyor ve fotoğrafçı Erdal Kınacı tarafından açıklanıyor. Sn. Kınacı Fotoritim sanal dergisindeki köşesinde, fotoğrafçıyı ilgilendiren yasal sorunlar hakkında bilgilendirici yazısının sonunda, konu’nun (Model’in) yaratabileceği problemleri önlemek amacıya bu sözleşmeyi fotoğrafçılara sunuyor ve diyor ki, yanınızda bu sözleşmeyi bulundurun, fotoğrafını çektiğiniz kişiye imzalatın ki sonra başınıza problem çıkmasın.
Kira ya da iş sözleşmelerine rahmet okutturan bir felsefeye sahip bu sözleşme sekiz maddeden oluşuyor. Birinci maddesinde Model (fotoğrafı çekilen kişi), çekilen fotoğrafı üzerindeki bütün haklarını (aklınıza ne geliyorsa sıralayın) geri dönülmez bir şekilde Fotoğrafçı’ya devrediyor. İkinci maddede, bu hakların Fotoğrafçı tarafından üçüncü bir tarafa (yayınevleri, reklam ajansları vb.) devredilebileceği belirtiliyor. Üçüncü madde diyor ki, Model ne Fotoğrafçı’dan, ne de hakları devralan üçüncü taraftan hiç bir hak talep edemez. Dördüncü madde sözleşmenin süresiz olduğunu belirterek, noter aracılığı ile iptal edilse bile önceki kullanım haklarının süresiz geçerli olduğunu yazıyor. Beşinci madde adreslerin tebligat adresi olduğunu belirtiyor. Altıncı madde oldukça komik: ölüm halinde haklar tarafların mirasçılarına devrediliyor. (Model’in hangi hakkı mirasçılarına devredilecek acaba?) Yedinci madde anlaşmazlık halinde Fotoğrafçı’nın adresinin bulunduğu ilin mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtiyor. Sekizinci maddeye göre Fotoğrafçı ve Model bu sözleşmeyi okuyup kabul ettiklerini imzalarıyla onaylıyorlar (ve Model ayvayı yiyor).
 
Burada benim yazdıklarıma inanmayan, bunların bir bilim-kurgu komedisindan alındığını sananlar olabilir, onlar şu kaynağa bakabilirler:
http://www.fotoritim.com/yazi/erdal-kinaci-bakis--isigi-hapsetmek
 
Komediyi sürdürelim ve şöyle bir senaryo düşünelim: Güneşli bir gün Varoşkapı’daki evinizin önünde oturmuş sigaranızı tüttürüyorsunuz, etrafınızda çoluk çocuk. Derken boynunda makinesiyle (büyük harf F ile) Fotoğrafçı’mız görünüyor. Diyor ki, amca (teyze) ne güzel bir ışık var yüzünüzde, bi fotoğrafınızı çekebilir miyim? Keyfiniz yerinde, çek diyorsunuz. Büyük harfli fotoğrafçı eğilip bükülüp şak şak fotoğraf çekiyor. Size de gösteriyor makinenin arkasından. Ulan ne güzel çıkmışız… Ne yapacaksın bu fotoğrafları, niye çekiyorsun, diye soruyorsunuz. Sanat, manat, sergi, yarışma filan diyor. Bu fotoğrafları kullanmak için sizden izin istiyorum diyor, bi de kağıt uzatıyor size. Amma da nazik biri deyip bir imza atıyorsunuz kağıda. Farkında değilsiniz ama büyük M ile Model oldunuz bile.
 
Büyük F’yi bir daha görmüyorsunuz. Derken birgün televizyonda hem onu hem de fotoğrafınızı görüyorsunuz. Aşağıdaki olasılıkları var:

- Bir yarışmada ödül almış sizin fotoğraf, kazanılan paralar hayır işlerine gidecekmiş. İnsanlar büyük F’nin bonkörlüğü üzerine gözyaşlarını tutamıyor.

- ‘Esrar İçenler’ konulu sergi büyük yankı uyandırmış. Sizin fotoğraf o sergide ne arıyor, anlamadınız. Ama tanıyanlara rezil oldunuz...

- ‘Çocukları aç, kendi iki paket sigara içiyor’.Yaman bir TV programcısı sizinle hiç ilgisi olmayan bir haberi sunarken bu fotoğrafı kullanıyor.

- Nobel ödüllü bir yazar, kapağında sizin fotoğrafınızın yer aldığı yeni kitabını basına tanıtıyor.

- Maraz Bank sigara aleyhine bir kampanya düzenlemiş, fotoğrafınızın yer aldığı afiş şehir duvarlarını kaplamış, üzerinde ‘böyle sigara içerseniz ölürsünüz’, yazıyor.

Hakarete uğradığınızı, kandırıldığınızı düşünüyorsunuz. Hakkınızı aramaya karar veriyorsunuz. Neyse ki endişe etmenize gerek yok, fotoğrafçıyla bir sözleşme (!) imzalamamış mıydınız?
 
Ancak gırgır geçebildiğimiz bu sözleşme taslağı üzerinde ciddi olarak düşünmek gerek. Belgesel fotoğrafçıların temel konusu insandır. İnsan’ın birey olarak kendisi, yaşadığı ortam, ilişkileri belgesel fotoğrafçının ilgi alanı içine girer. Belgesel fotoğrafçının çalışma ilkelerinden en önemlisi, konusu ile dürüstlüğe ve açıklığa dayanan bir ilişki kurmaktır. Bu şu demektir: konu (model), fotoğrafçının ne yaptığını, fotoğraflarının hangi amaçla, nerelerde, nasıl kullanılacağını bilmelidir. Fotoğrafçı da belirttiği amaçların, yöntemlerin dışında fotoğrafını kullandırmamalıdır. Böyle birşey söz konusu olduğunda Model’i bilgilendirmeli, gerekirse izin almalıdır.(1) Bu ilişkiyi somutlaştıracak bir sözleşme yapılması gerekiyorsa, bu sözleşme özellikle Model’i bilgilendiren, fotoğrafın kullanım sınırlarını açıklayan ve modelin haklarını koruyan limitli bir sözleşme olmalıdır. Çünkü durup dururken Model’in hayatına giren, onun suretini kopyalayan, bunu işleyerek kullanıma sunan Fotoğrafçı’dır. Fotoğrafçı zaten fotoğrafından doğan haklarının takibindedir; bu fotoğrafı (yada projeyi) diğer kurumlara pazarlarken onlarla ayrı bir sözleşme yapıp kendi haklarını korumuyor mu? Burada sözleşme ile korunması gereken biri varsa o da Model’dir. Model para talep etmemişse bile fotoğrafının abuk sabuk yerlerde, bağlamı dışında kullanılmasına, kendisinin küçük düşürülmesine rıza göstermeyecektir. Eğer fotoğrafı, sözleşmede belirtilmemiş özel bazı kullanımları sonucunda para kazandırıyorsa, bundan hak talep edebilmelidir. Bütün bu nedenlerle Model Sözleşmesi olarak adlandırılacak sözleşme, Fotoğrafçı’nın haklarının yanısıra, gerçekten adının çağrıştırdığı gibi, Model’in haklarını da koruyan ve belirleyen bir sözleşme olmalıdır.
 
‘Model Sözleşmesi’ örneği olarak fotoğrafçılara önerilen, Modelin bütün haklarını bir imza ile süresiz olarak ve nesiller boyu gaspeden bu belge yasal olarak bir Sözleşme sayılabilir mi? Sanmıyorum, hukukçular bu konuda birşeyler söyleyebilir. Bu haliyle sadece Model’in yasal takibinden kurtulmak isteyen Fotoğrafçı’nın dürüst olmayan niyetlerinin –Model’in şahitliği ile onaylanmış- imzalı bir belgesi gibi görünüyor.
 
 

(1) Dileyenler Ken Light’ın ‘Çağımızın Tanıkları’ isimli kitabında yer alan Donna Ferrato’nun anlatısını okuyabilirler. Ferrato, çekmiş olduğu, kadına uygulanan şiddeti gösteren fotoğrafını yayınlayabilmek için, Model’den izin almak amacıyla günlerce peşinde koşup onu ikna etmeye çalışmış, ancak onay aldıktan sonra fotoğrafı yayınlamıştır.

 

 
 
 
Fotoğrafsız Dergisi / Güz 2010 Sayı 1
(Bu Yazı 1 Aralık 2008 tarihli BirGün gazetesinde yayınlanmıştır.)

<